BLANTERSWIFT101

Türkiye'nin denizleri tehlike altında

1 Mayıs 2016 Pazar

    Türkiye'de deniz kirliliği, aşırı avlanma ve doğa hakkındaki bilinçsizlik en önemli sorunları teşkil ederken, Turmepa ve Doğa Koruma Vakfı gibi çevre örgütleri ürettikleri projelerle ümit veriyor. 


    Deniz Temiz Derneği, Turmepa Genel Müdür'ü Akşit Özkural, Türkiye'de denizlerin çok büyük sorunlar ile karşı karşıya olduğunu belirtti. Karadeniz'in malum yapısının zaten yüz elli metre derinlikten sonra oksijen bulunmadığından deniz yaşamına elverişli olmadığını  belirtiyor. Karadeniz'e çok büyük nehirler akıyor. Kirlilik taşıyan bu nehirler balık popülasyonuna zarar veriyor.  Özkural, "Marmara tam anlamıyla can çekişiyor denilebilir. Denizdeki oksijen miktarı çok azaldı. Ticari amaçla yapılan balıkçılık kalmadı. Eskiden balık cenneti olan Türkiye kıyıları ne yazık ki  bu özelliğini kaybetti" diyerek, Türkiye denizlerinin maruz kaldığı sorunlara dikkat çekti.

    Bütçeden aslan payı arıtma tesislerine ayrılmalı

    Özkural, denizlerdeki balık popülasyonunun azalmasının ana nedeninin aşırı avlanmadan çok çevresel kirlenme olduğunu belirtti. Özkural, ''Çünkü her türlü artığımızı biz on yıllar boyunca denize boşalttık. Dolayısıyla şimdi bunun kötü sonuçları ile yüz yüze geldik. Eser miktarda balığımız kaldı.'' dedi. Özkural," Marmara'yı kurtarmak için sadece İstanbul için en azından beş milyar dolar altyapı yatırımına ihtiyaç var" diye ekledi. Denizi bu şekilde kirlettiğimiz sürece bizi üzücü sonuçlar bekleyecek. Bunun için bütçeden aslan payının arıtma tesisleri, kollektörler gibi alt yapı yatırımlarına harcanması lazım. Özkural; ''Doğasını kaybetmiş bir toplum yaşayamaz. Karasal kirlilikte çok ciddi boyutlarda. Arıtma tesislerini masraf çıkarır diye  kullanmıyorlar. Birçok fabrika da bunu yapıyor. Nereden bakarsanız bakın günün karı rant üzerine odaklanmak böyle bir sonuca yol açıyor. Onun için halkımızın ve özellikle genç insanlarımızın çok uyanık olması ve talepkar olması lazım.Yani çevre ile ilgili koruma önlemlerinin alınması konusunda sesimizin daha gür çıkması lazım.'' diyor. 
Turmepa Genel Müdür'ü Akşit Özkural herkesin çevre konusunda sorumluluk alması gerektiğini vurguladı.
    Akşit Özkural, "Akdeniz bir derece daha iyi çünkü daha büyük bir deniz. Akdeniz'de top sadece bizim sahamızda değil, onlarca ülke var. Her birinin ayrı ayrı bu işe kaynak ayırması lazım. Yunanlılar deniz hakkında özenliler. Avrupa Birliği fonları ile onlar denizi çok az kirletir hale geldiler. Arıtma tesisleri ve köllektörler gibi tüm alt yapıları kurdular. İleri biyolojik arıtma tesileri kuruldu. Oraları masmavi oldu" dedi.

   "Ataköy'de iki sene önce bir tesis yapıldı ama yetmiyor. Türkiye'nin bu işe sürekli kaynak ayırması ve sürekli yatırım yapması lazım. Hala lağım suları ve endüstriyel atıklar denize karışıyor. Özkural, ''Türkiye'de hala kollektör sistemleri olmayan yüzlerce yerleşkeler var'' diyen Özkural, ''Duyarlı olan sanayicilerimiz var. Onları alkışlıyorum. Ama duyarlı olmayan da çok. Onları da aklı selime davet ederim. Denetleme var ama şöyle söyleyeyim; denetçi geldiği zaman varsa arıtma tesisleri hemen çalıştırıyorlar. Denetçi gittikten sonra tekrar eski düzene dönen bir anlayışları var'' Türkiye'deki deniz kirliliği çalışmalarındaki çarpık uygulamalara dikkat çekti.

    Marmara denizi çok kirlendi

     Özkural, Marmara'nın ne kadar kirlendiğini anlatırken; ''Şimdi boğaza bir dalın, on metre hatta beş metre ötenizi göremezsiniz. Denizi yukarıdan bakınca mavi görüyorsunuz, suyun hareketindendir. Dalın. Burnunuzun ucunu zor görürsünüz. Benim çocukluğumda biz vapurla iskeleye yaklaştığımızda elli altmış sene öncesinden bahsediyorum, denizin dibi görülürdü. Oradaki zargana balıklarını ben gördüğümü hatırlarım. Çok güzeldi'' dedi.
Çocuklara verilen eğitim kapsamında çocuklar için eğlendirici yapı.
    Özkural,  her yerin coğrafi yapısına veya nüfusuna göre değişik altyapılar gerekteğini açıkladı. Endüstrinin bölgelerinin fazla olduğu yerlerde ileri biyolojik arıtma tesisleri veya kimyasal arıtma tesisleri kurulması gerektiğini vurguladı.

Özkural,  ''Bizde toprağa verilen kirli suyun haddi hesabı yok. Malum, küresel ısınmadan Türkiye su sıkıntısı olan bir ülke haline geldi. Bir damla suyun bile artık çok hayati önemi var'' dedi. Özkural; ''Su kullanımında da çok dikkatli olmalıyız. Musluğu mümkün olduğunda az suyla kullanmalıyız. Bizim amacımız toplumsal bilinçlenme ve duyarlılığı sağlamak'' dedi. İnsanların çocuk yaşta eğitilmeye başlaması lazım diyen Özkural; ''Biz aynı zamanda da Milli Eğitim Bakanlığı'yla ortak projeler yürütüyoruz. Fatih Projesinde Turmepa'nın hazırlamış olduğu çevre programları çocuklarımıza okutuluyor. Bu iş on altı milyon çocuğu kapsıyor'' dedi.
Deniz kirliliğine dikkat çekmek için denizden toplanan pet şişelerden balık yapılmış.
     Akşit Özkural şöyle devam etti, ''Bizim örnek olma misyonumuz var. Burası sonuçta ufacık bir bütçesi olan bir sivil toplum kuruluşu. Bütün Türkiye'ye bizim yetişmemiz söz konusu değil. Biz İstanbul'a bir tane deniz füryesi getirdik.  Altı-yedi tane de İstanbul Belediyesi kendi yaptı. Bütçemizi üye aidatları, bağışçılarımız ve sponsorlarımız aracılığı ile oluşturuyoruz. Dört veya beş milyon lira civarında gelir üretiyoruz. Bir o kadarda giderimiz var. Bütçelerimizi denk getirmeye çalışıyoruz. Bu ufak bütçenin üzerinde dünya çapında sesimiz var. Uluslararası projelere de imza attık. Japon Çevre Fonu İstanbul Boğazı ve Çanakkale Boğazı ile ilgili bizi destekliyor. Ergene Vadisi ile ilgili olarak Avrupa Birliği Projesi kazandık. Gürcistan, Ukrayna ve Bulgaristan'la ortak projeler yaptık. Sivil toplum, yerel yönetim ve üniversite iş birlikleriyle projelerimize devam ediyoruz'' dedi.

    Masmavi denizlere

    Turmepa Türkiye'nin dört bir yanındaki denizlerin mavi olması için ''Mavi Kuşak Hareketi''ni başlatmış. Yıllardır devam eden bir eğitim süreci olan bu süreç yedi milyon öğrenciye çok sayıda öğretmenle eğitim veriyor. Turmepa, ayrıca beş bin aktif gönüllü ile çalışmalarına devam ediyor.

     Özkural; ''Maalesef Türkiye'de bir avuç bilinçli insan çevre örgütlerine destek oluyor. İnsanların umrunda bile değil. Aymaz bir toplumuz. Küresel ısınma, denizlerin kirlenmesi veya ormanların yanmasıyla ilgili kolektif bir bilincimiz yok. Biz kamu ile beraber çalışırken, devleti bu işlerin içine çekmeye çalışıyoruz'' dedi.

Turmepa bahçesinde denizden topladığı çeşitli gereçleri sergiliyor.
Bu sergi ile çoğunlukla çocuklardan oluşan ziyaretçilerin deniz kirliliği hakkında bilinç kazanması amaçlanıyor.
Serginin illüstrasyonunu da Volkan Akmeşe'ye ait.

    Kaliteli bir eğitime ihtiyaç var

   Deniz kirliliği konusunda herkese sorumluluk düştüğünü belirten Özkural, ''İnsanlar sivil toplum örgütlerine üye olmalı ve onların faaliyetlerine katılmalı. Yararlı işler yapmak gençlerin boynunun borcudur. Yurtdışında iyi bir üniversiteye girerken, 'Hangi sivil toplum kuruluşuna katıldınız? Nasıl çalışmalarda bulundunuz?' diye soruluyor. Türkiye'de de böyle bir sistem kurmamız lazım. Eğitimin kalitesi ve yaygınlığı çok önemlidir. Eğitim ne kadar kaliteliyse o kadar bilinçli bireyler yetiştirirsiniz. Dünyadaki eğitim rekabetinde hızla geriliyoruz. Bu çevreyi koruma faaliyetlerini olumsuz yönde etkiliyor. Gençler her okulda örgütlensin. Çevre kulüpleri kurulsun. Turmepa'ya da üye olabilirler. Bizim altmışa yakın üniversitede temsilci öğrencilerimiz var. Gençler yaratıcı ve araştırmacı olsunlar. Bugünleri kurtarmak değil, yarınları kurmak için çevre konusunda çalışsınlar. Çevre bozulduktan sonra geriye getiremezsiniz'' dedi.

    Balıkların dostu WWF

    Türkiye'de doğa, denizler ve deniz sakinleri için çalışan bir diğer kuruluş da Doğayı Koruma Derneği, WWF'dir. WWF'nin balıkçılık konusunda iki başlığı var; balık stoklarının korunması, gıda güvenliği ve küçük ölçekli balıkçılığın desteklenmesi. Bunun için de çok taraflı balıkçılık yöntemlerinin geliştirilmesi gerekiyor.  WWF özellikle orfoz, yunus ve caretta caretta deniz kamlumbağaları gibi türler üzerinde  çalışmalarını devam ettiriyor. WWF'den İletişim Danışmanı, deniz ve su ürünleri mühendisi Ayşe Oruç; genel sorunları deniz kirliliği, iyi yapılandırılamamış balıkçılık sistemi olarak belirtirken deniz koruma alanlarının genişletilmesi gerektiğini belirtti. WWF'nin ''Yaşayan Mavi Gezegen'' raporu çok önemli ve dünyada balıkçılık, balık nüfusu nereye gidiyor gibi konulara değinirken balık nüfusunun yüzde doksan beşinin avlandığını veya mercanların yarısının yok olduğunu esefle öğrenebilirsiniz.
Ayşe Oruç solda ve Yaprak Arda sağda projeler kapsamında bilgi verdiler.

     Deniz koruma alanlarına ihtiyaç var

    Oruç; ''Deniz koruma alanları, denizlerdeki biyolojik çeşitliliğin korunması ve aynı zamanda bu bölgede yaşayan yöre halkının ekonomik faaliyetlerinin daha sürdürülebilir olmasını sağlayan sistemlerdir. Sadece yasak alanlar değildir bu alanlar koruma alanlarıdır. Gemilerin gelişi güzel çapa atmasını da engelliyor bu sistemler. Çünkü bu deniz çayırlarına ve buradaki türlere zarar veriyor. Deniz koruma alanları iki başlıkta inceleniyor. Küçük ölçekli balıkçılığın desteklenmesi ve turizm faaliyetleri olarak. Mesela Akdeniz'e  çok turist akışı var. Balıkçılık da çok yoğun yapılıyor. Deniz koruma alanları ile doğal yaşam da korunuyor. Balıkçılık sürdürülebilir hale geliyor. Özel deniz koruma alanı yasalarımız olmasa da çevre koruma yasalarımız ve milli park yasalarımız bu konulara değiniyor.'' dedi.
     Merkezi İsviçre'de bulunan WWF, uluslararası bir kuruluş olarak yerel stratejilerle küresel stratejileri örtüştürüyor. Buna tür koruma stratejisi, su kaynaklarının korunması, iklim ve enerji konuları da giriyor. Tür çalışmalarına birey tespit çalışmaları da dahil. Merkez ofisi İstanbul'da olmak üzere birde Ankara'da ofisleri var ama çalışma alanları çok geniş. Menderes Havzası'nda yunus tespit çalışması önemli örneklerden. Her yunusun parmak izi gibi farklı bir sırt yüzgeci olduğundan, yunusların sırt yüzgeçlerinin fotoğrafları çekilip, bilgisayarda özel bir programla birey sayısı tespit edilebiliyor.

    Düzenli izleme çalışmaları gerekli

    WWF'de deniz biyoloğu Doğa Koruma Vakfı Sorumlusu Yaprak Arda da, '' Kaş-Kekova'da belirlemiş olduğumuz yetmiş tane su altı türünün izleme çalışmalarını yapıyoruz. Amacımız özellikle orfoz gibi ekonomik değeri çok yüksek olan canlılara odaklanmak. Çünkü bunların üstünde bir av baskısı var. Yasadışı avcılık söz konusu. ODTÜ ve Greenpeace'in dönemlik izleme çalışmaları olsa da  biz 2002 yılından beri Kaş bölgesinde izleme çalışmaları yapıyoruz. Çalışmalarımız sonucunda popÜlasyonu azalan orfoz gibi türlerin sayısının arttığı gözlemlenmektedir'' dedi.
    Arda WWF'nin projelerinin en büyük destekçilerinden birinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olduğunu belirtirken, veri elde edilmesinin devam etmesi için bu desteklerin sürmesinin çok önemli olduğunu söyledi. Arda, ''Bizim amacımız kıyılarımızı, denizlerimizi koruyup buradaki türlerin devamlılığını sağlamaktır. Bunların hepsi bilinç, farkındalık ve duyarlılıkla alakalı'' dedi. 
    WWF verilerine göre dünya çapında üçyüz elli milyon iş deniz sektörüne bağlı durumda. Turizm sektörü olarakta ikiyüz milyon iş deniz turizmi olarak hizmet veriyor. Dünyada bir milyar insanın ana protein kaynağını ise balık oluşturuyor.

     

    WWF'den iki önemli tavsiye:

    

    Yunusları doğada gözlemleyelim;

Yunuslar insana yakınlığıyla ün yapmış  ve çok ilgi çeken deniz memelileridir. İnsanlardaki parmak izleri gibi yunusların da sırt yüzgeçleri bireyden bireye farklılık göstermektedir. Türkiye yunusların göç yolları üzerinde bulunan bir ülke olarak; afalina, mutur, tırtak, çizgili yunus ve grampus olmak üzere beş farklı türe ev sahipliği yapıyor. Burada önemli nokta yunusların izleme çalışmalarının yapılması ve küçük havuzlara ticari kaygılarla hapsedilmeden doğada özgürce yaşamalarına izin vermektir.

     Siz hiç orfoz gördünüz mü?

Kocaman kafası ve ağzı ile iri ve pek dikkat çekici bir balık olan orfoz görülünce akılda kalacak cinsten bir görüntü arz ediyor. Deniz kirliliği başta olmak üzere ticari amaçla aşırı avcılığın kurbanı olan orfoz nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor.

   

      Sosyal medyada yurttaşlar ne düşünüyor?















Haber: Foto Haber
Fotoğraf: Faruk Aydıner

Bu Blogda Ara